Babasının ilk göz
ağrısıydı.
Peygamber ismini koymuştu.
O Peygamber ki Hz
Yusuf un babasıydı.
Adının ağırlığını taşıması için de dizinin dibine
oturtup Yakup Aleyhis selamın hikâyesini
anlatırdı.
Oğlunu severken de Hz
Yakup Yusuf u sevdiği gibi severdi..
Yakup Çok küçük yaşta babasız kalacaktı.
Babasıyla ilgili
hatırında kalan ise adını taşıdığı
mübarek insanın hikayesi, birde Gülü
okşarcasına sıvazladığı nasırlı ellerinin
sıcaklığı kalacaktı..
Bin bir güçlükle
okuyup bir yandan annesinin ve biricik kardeşin geçimini üslenecekti.
Onca imkânsızlıklara rağmen liseyi başarıyla bitirdi.
Ne var ki üniversiteye devam edemedi.
20 yaşına kadar ne iş bulduysa çalıştı.
İnşaatta çalıştığı
dönemlerde arkadaşları onunla dalga geçercesine mektepli diyorlardı.
Yakup ise öylesine
mütevazı öylesine hoşgörülüydü ki bu lakabını
memnuniyetle benimsemiş hatta gurur duyuyordu.
Kız kardeşinin okuması için elinden geleni yapmış
Üniversiteye gitmesin için dershaneye bile göndermişti ama annesi kızının başka
şehirlere gitmesine gönlü razı olmadı
Askerliği gelip çatan Yakup tecil ettirmeyi düşündü.
Annesiyle konuştu ama
beklediği cevabı alamadı
Hatta öfkeli bir şekilde serzenişte bulundu.
Ben seni asker elbisenle
görmek için yirmi yıl bekledim.
Bak oğul bu senin
Vatan görevidir bir an önce git gel.
Hem kardeşin hikmetin
de dünürcüsü var eğer Allah’ta yazdıysa ben layık görüyorum eğer sende kabul
edersen gelip istesinler.
Hiç değilse sen yok
iken bize dal kol olurlar diye nasihatte bulundu.
Kardeşini isteyenler yabancı değildi kendi köyünden bildiği
tanıdığı güvendiği kişilerdi.
Yakup kardeşiyle konuştu onunda olurunu alarak tamam ana
gelip Allahın emriyle istesinler dedi.
Muhtarına iki jandarma pusulalar bildirilmiş bir hafta sonra
teslim olacakları yazıyordu.
Yakup gitmeden kardeşine anlı şanlı bir nişan yaptı çok
mutluydu.
Biliyordu ki artık gözü arkada kalmayacaktı.
Hiç değilse anamı
kardeşimi koruyup kollayacak birileri var diyordu
Aynı köyden beş kişi gidiyordu köy meydanında toplandılar
Köyün imamı
Askerlerimiz yola çıkacaklardır uğurlamak isteyenler camiinin önüne gelsinler
diye anons etti.
Genç. yaşlı demeden hemen. hemen herkes oradaydı.
Diğer Asker anneleri ağlarken Yakup un annesi oğlunu okula gönderiyormuş gibiydi. Gururluydu ve
gözlerinden bir damla bile yaş dökmediği gibi diğer asker anaların da teselli
ediyordu.
Orada köy imamı dua ederek helallik istedi askerliğin
kutsallığından bahsetti vedalaşma vakti gelmişti son
kez helalaştılar ve yola koyuldular.
Ankara’ya kadar beş arkadaş birlikte yolculuk ettiler.
Oradan da herkes ayrı
şehirlere ayrı otobüslere bindiler.
Acemi birliğini İzmir Bornova da Çavuş talimgahında
tamamlayan Yakup parası kısıtlı olduğundan 10 günlük iznini kullanmadan Hakkari deki birliğine üç gün önce teslim
oldu.
Yeni birliğindeki askerler arkadaşları Yakup un üç gün önce
teslim olmasına pek bi anlam veremedikleri gibi günün alay konusu olmuştu.
çaresizliğinin
bilincindeydi bu yüzdende umursamadı.
Herkes cep telefonuyla ailesiyle sevgilisiyle konuşurken o
boş zamanlarını hep kitap okuyarak mektup yazarak geçirdi.Üç ay sonra takım
çavuşu olarak sınır karakolunda göre
aldı askerde aldığı üç kuruşluk maaşını bile ailesine yolluyordu.
Bölük komutanı postasını yollayarak Yakup çavuşu makamına
istetti.
Bu haberi alan Yakup bir yandan yürüyor bir yandan da
endişeli bir şekilde postaya neden çağırıldığını soruyordu.
Posta bilmediğini
söylüyordu.
Yüzbaşının kapısını çaldı içerden gel sesi üzerine kapıyı
açtı gür bir sesle “Yakup Yiğit Yozgat emret komutanım “diye tekmil verdi.
Yüzbaşı masanın etrafında duran sandalyeyi göstererek otur
evladım dedi .
Yakup çavuş hayır komutanım ben emrinizi ayakta dinlerim
diyecek oldu.
Komutan ben oturmanı emrediyorum diyerek uyardı.
Kepi iki elinin arasında ayakları geriye çekilmiş bir suçlu
gibi tedirgin oturuyordu.
Yüzbaşı rahat ol evladım korkma dövecek sövecek değilim.
Seni çağırmamın sebebi yazdığın mektupları okudum öğrendiğim
kadarıyla memlekette bakmak zorunda olduğun ailen varmış sanırım.
Kimin kimsende
yokmuş.
Yakup mahcup bir şekilde evet komutanım
Komutan izine de gitmemişsin
Yine aynı ses tonuyla cevap verdi.
Komutan eğer istersen seni izine yollayım git aileni ziyaret
et gel.
Yakup komutanının bu babacan tavrı karşısında şaşırmış bir
hayli de duygulanmıştı.
Hayır komutanım teskeremi alıp öyle dönmeliyim köyüme hem
önümüz kış bizim oralara kar çok yağar annem ve kardeşim damı sıyıramazlar
zaten damın Hezen’i merteği de çürük hayırlısıyla askerliğimin bitimi ekim
ayına denk geliyor damı yenilemeliyim dedi.
Komutan yerinden kalktı askerin boynuna sarıldı oda bir
hayli duygulanmıştı tamam oğlum sen nasıl istersen rahat ol bir şeye ihtiyacın olduğunda
çekinmeden bana gel diyerek birliğine yolladı..
O günden sonra daha bir keyiflendi daha bir görevine dört
elle sarılır oldu.
Onun bu tavrını gören arkadaşlar Yakup un askerliği bu kadar
sevmesine bir anlam veremiyorlardı.
Sanki bölüğün komutanı o idi.
Günler öylesine geçip gitmişti ki herkes kaç günü kaldığını
bile unutmuştu yeni gelen askerler arasında bir tane çavuş adayı vardı.
Bölük komutanı hem Yakup u hem de yeni gelen onbaşıyı
odasına istetti.
Birlikte yüzbaşının makamına vardılar tekmil verdiler.
Yüzbaşı Yakup oğlum bir yılı aşkın süredir birlikteyiz ben
askerliğim boyunca senin kadar dürüst senin kadar başarılı bir askerle
karşılaşmadım hem defalarca operasyona katıldık Allah’a şükürler olsun ki bir
askerimizin bile burnu kanamadı.
Şimdi senden isteğim al bu çavuş adayını bir Türk askeri
nasıl olunur öğret.
Malum askerliğin az kaldı daha gidip ev yapacaksın bana
senin gibi asker lazım diyerek gurunu okşadı.
Yakup önce üzerinde zimmetli bulunan bazı teçhizatları
devretti ardından takımın idaresiyle
ilgili konuları anlattı burada askerliği ve hayatı ciddiye alacaksın eğer
ciddiye almaz isen kör kurşunlar seni ciddiye alır haberin olsun diye de
tembihledi. Ne var ki karşısındaki kişi Ali Ağam söylüyor kulağım dinliyor
gibisine davranıyordu.
Son on günü kalmış gece koğuşta bile araziyi anlatmakla
meşgul idi.
İki gün kala teslim ettiği mühimmat deposunun kapısının açık
olduğunu fark etti.
Hemen onbaşıyı buldu depoya getirdi kapıyı kapattı öfkesi
gözlerinden okunuyordu.
Ya kardeşim sen bu kapıyı nasıl açık bırakırsın burayı
bakkal dükkanımı sanıyorsun.
Buradan bir kasatura çalınsa senin askerliğin bitmez diyordu
ki çömez onbaşı sanane ya sorumluluk benim devrini yapmışsın ne karışıyorsun
diye çıkıştı.
Yakup çavuş neye uğradığını şaşırdı ne yapacağını bilemez
olmuştu. Gidip komutana söylese arkadaşını ispiyonlamış olacak çaresiz sustu.
Kalan iki gün kimselerle konuşmadı hatta öylesine üzgündü ki
yemek bile yemedi.
Teskere günü gelip çatmış
sivil elbiselerle önce takım arkadaşlarıyla tek, tek helalleşti daha
sonra bölük komutanının karşısına çıktı.
Yüzbaşı Yakup a sarıldı alnından öptü bak Yozgatlı Yakup
burada başarı sağ salim evine dönmektir ne mutlu ki sen bunu başardın her zaman
seni gururla anacağım anlatacağım sende arada hatırımızı sorarsan sevinirim.
şimdi söyle bakalım paran pulun var mı?
Yakup komutanına var komutanım deyip teşekkür etti elini
öptü oradan ayrıldı.
Memleketine vardığı günün ertesi kazmayı küreği alıp işe
koyuldu hoş geldine gelenleri bile damda ağırlamak zorunda kaldı on, on beş gün
çalıştı konu komşuda yardımını esirgemedi kar düşmeden çatıyı tamamlamıştı.
Ama Yakup ta bir tuhaflık vardı yüzü hiç gülmüyor kimselerle
şakalaşmıyor hatta soru sorarlarsa yanıt alabiliyorlardı.
Annesi, kardeşi, hatta arkadaşları bile üzerine titriyor
anlamaya çalışıyorlar ama nafile.
Köyde kimi kara sevda diyor kimi askerde korkmuştu bir
korkuluğu tuttun diyor herkes Yakup için bir şeyler yapmaya çalışıyor ama
Yakup un durumu hiçte iyiye gitmiyordu.
Yakupla birlikte asker olan tertipleri kırk gün sonra
teskere alabilmişlerdi Yakup hakkın da duyduklarına inanamadılar.
Ziyaretine gelen bir arkadaşı yakubun durumunun
anlatıldığından da kötü durumda olduğunu gördü ve çok üzüldü.
Ama üzüntüsünü belli etmemek içinde eskiden olduğu gibi
davranıyor sözlü şaka ve esprileriyle güldürmeye çalışıyordu.
Hadi biraz gezelim deyip koluna girdi biraz nazlandı ama
ısrarına da dayanamadı.
Söz askerlikten açıldı
Arkadaşı Mahmut Ankara da yapmıştı askerliğini ne kadar
disiplinli bir askerlik yaptığından bahsediyordu botlarını boyamadığı için
nasıl dayak yediğini anlattı.
Yakup sen ne diyorsun bilader diyerek söze başladı biz silah
seslerinden gözümüzü kırpmadığımız gibi yinede ne sakal tıraşımızı aksatırdık
nede botlarımızın boyasını. Defalarca çatışmalara girdik defalarca operasyona
katıldık Allah’a şükürler olsun ki bir tek arkadaşımızın burnu bile kanamadı.
Arkadaşı Mahmut Yakup un dilini çözmüştü.
Ya kardeş kusura bakma ama sormadan da edemeyeceğim nedir
senin bu halin? Eski Yakup tan eser kalmamış yoksa kız meselesi mi?
Yok ya Mahmut nereden çıkarıyorsun zaten köyde herkes bir şeyler uyduruyor sende onlardan biriymiş
gibi davranma .
Mahmut şakayla karışık ulan hıyar seni tanımasam neyse sence
bu halin normal mi? Derdin nedir ya benden bari saklama
Yakup başını öne eğer dudaklarında şu ibret verici sözler
dökülür.
Mahmut biliyorsun ben çok zor bir yerde askerlik yaptım 55
kişilik bir takımım vardı sanki 55 kardeş gibiydik
Mahmut eee ne olmuş
Sözümü kesmeden dinlersen sevinirim bu elli dört kardeşimle bir gün bile
birbirimizi incitmedik ne var ki ben gelmeden takımın başına bir çavuş adayı
geldi bütün zimmetimi ve sorumluluğumu bu adama bıraktım.
Teskereme iki gün kala mühimmat deposunun kapısını açık
buldum.
Ve ben böyle bir sorumsuz adama 54 kardeşimi ve vatanımı
emanet ettim bu yüzdende ne yapacağımı bilmez bir haldeyim.
Kimi kara sevdaya tutulduğumu söylüyor kimi askerde kafayı
kırdığımı sanıyor belki bir isimde sen takarsın ama neyleyim ki ben buyum.
Arkadaşı Mahmut kıs, kıs güler
ve boynuna sarılır. Madem herkes bir kulp taktı bende takayım bari (VATAN
SEVDASI) der.
Osman Karaca
Osman Karaca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder