Köyümüzden Haber var

12 Ekim 2011 Çarşamba

VATAN SEVDASI

Yakup tu adı.
 Babasının ilk göz ağrısıydı.
Peygamber ismini koymuştu.
 O Peygamber ki Hz Yusuf un  babasıydı.
Adının ağırlığını taşıması için de dizinin dibine oturtup  Yakup Aleyhis selamın hikâyesini anlatırdı.
 Oğlunu severken de Hz Yakup  Yusuf u sevdiği gibi severdi..
Yakup Çok küçük yaşta babasız kalacaktı.
 Babasıyla ilgili hatırında kalan ise  adını taşıdığı mübarek insanın hikayesi, birde   Gülü okşarcasına sıvazladığı nasırlı ellerinin  sıcaklığı kalacaktı..
Bin bir güçlükle  okuyup bir yandan annesinin ve biricik kardeşin geçimini üslenecekti.
Onca imkânsızlıklara rağmen liseyi başarıyla bitirdi.
Ne var ki üniversiteye devam edemedi.
20 yaşına kadar ne iş bulduysa çalıştı.
 İnşaatta çalıştığı dönemlerde arkadaşları onunla dalga geçercesine mektepli diyorlardı.
 Yakup ise öylesine mütevazı öylesine hoşgörülüydü ki bu lakabını  memnuniyetle benimsemiş hatta gurur duyuyordu.
Kız kardeşinin okuması için elinden geleni yapmış Üniversiteye gitmesin için dershaneye bile göndermişti ama annesi kızının başka şehirlere gitmesine gönlü razı olmadı
Askerliği gelip çatan Yakup tecil ettirmeyi düşündü.
 Annesiyle konuştu ama beklediği cevabı alamadı
Hatta öfkeli bir şekilde serzenişte bulundu.
 Ben seni asker elbisenle görmek için yirmi yıl bekledim.
Bak  oğul bu senin Vatan görevidir bir an önce git  gel.
 Hem kardeşin hikmetin de dünürcüsü var eğer Allah’ta yazdıysa ben layık görüyorum eğer sende kabul edersen gelip istesinler.
 Hiç değilse sen yok iken bize dal kol olurlar diye nasihatte bulundu.
Kardeşini isteyenler yabancı değildi kendi köyünden bildiği tanıdığı güvendiği kişilerdi.
Yakup kardeşiyle konuştu onunda olurunu alarak tamam ana gelip Allahın emriyle istesinler dedi.
Muhtarına iki jandarma pusulalar bildirilmiş bir hafta sonra teslim olacakları yazıyordu.
Yakup gitmeden kardeşine anlı şanlı bir nişan yaptı çok mutluydu.
Biliyordu ki artık gözü arkada kalmayacaktı.
 Hiç değilse anamı kardeşimi koruyup kollayacak birileri var diyordu
Aynı köyden beş kişi gidiyordu köy meydanında toplandılar
 Köyün imamı Askerlerimiz yola çıkacaklardır uğurlamak isteyenler camiinin önüne gelsinler diye anons etti.
Genç. yaşlı demeden hemen. hemen herkes oradaydı.
Diğer Asker anneleri ağlarken Yakup un annesi oğlunu  okula gönderiyormuş gibiydi. Gururluydu ve gözlerinden bir damla bile yaş dökmediği gibi diğer asker anaların da teselli ediyordu.
Orada köy imamı dua ederek helallik istedi askerliğin kutsallığından bahsetti vedalaşma vakti gelmişti   son kez helalaştılar ve yola koyuldular.
Ankara’ya kadar beş arkadaş birlikte yolculuk ettiler.
 Oradan da herkes ayrı şehirlere ayrı otobüslere bindiler.
Acemi birliğini İzmir Bornova da Çavuş talimgahında tamamlayan Yakup parası kısıtlı olduğundan 10 günlük iznini kullanmadan  Hakkari deki birliğine üç gün önce teslim oldu.
Yeni birliğindeki askerler arkadaşları Yakup un üç gün önce teslim olmasına pek bi anlam veremedikleri gibi günün alay konusu olmuştu.
 çaresizliğinin bilincindeydi bu yüzdende umursamadı.
Herkes cep telefonuyla ailesiyle sevgilisiyle konuşurken o boş zamanlarını hep kitap okuyarak mektup yazarak geçirdi.Üç ay sonra takım çavuşu olarak sınır karakolunda  göre aldı askerde aldığı üç kuruşluk maaşını bile ailesine yolluyordu.
Bölük komutanı postasını yollayarak Yakup çavuşu makamına istetti.
Bu haberi alan Yakup bir yandan yürüyor bir yandan da endişeli bir şekilde postaya neden çağırıldığını soruyordu.
 Posta bilmediğini söylüyordu.
Yüzbaşının kapısını çaldı içerden gel sesi üzerine kapıyı açtı gür bir sesle “Yakup Yiğit Yozgat emret komutanım “diye tekmil verdi.
Yüzbaşı masanın etrafında duran sandalyeyi göstererek otur evladım dedi .
Yakup çavuş hayır komutanım ben emrinizi ayakta dinlerim diyecek oldu.
Komutan ben oturmanı emrediyorum diyerek uyardı.
Kepi iki elinin arasında ayakları geriye çekilmiş bir suçlu gibi tedirgin oturuyordu.
Yüzbaşı rahat ol evladım korkma dövecek sövecek değilim.
Seni çağırmamın sebebi yazdığın mektupları okudum öğrendiğim kadarıyla memlekette bakmak zorunda olduğun ailen varmış sanırım.
 Kimin kimsende yokmuş.
Yakup mahcup bir şekilde evet komutanım
Komutan izine de gitmemişsin
Yine aynı ses tonuyla cevap verdi.
Komutan eğer istersen seni izine yollayım git aileni ziyaret et gel.
Yakup komutanının bu babacan tavrı karşısında şaşırmış bir hayli de duygulanmıştı.
Hayır komutanım teskeremi alıp öyle dönmeliyim köyüme hem önümüz kış bizim oralara kar çok yağar annem ve kardeşim damı sıyıramazlar zaten damın Hezen’i merteği de çürük hayırlısıyla askerliğimin bitimi ekim ayına denk geliyor damı yenilemeliyim dedi.
Komutan yerinden kalktı askerin boynuna sarıldı oda bir hayli duygulanmıştı tamam oğlum sen nasıl istersen  rahat ol bir şeye ihtiyacın olduğunda çekinmeden bana gel diyerek birliğine yolladı..
O günden sonra daha bir keyiflendi daha bir görevine dört elle sarılır oldu.
Onun bu tavrını gören arkadaşlar Yakup un askerliği bu kadar sevmesine bir anlam veremiyorlardı.
Sanki bölüğün komutanı o idi.
Günler öylesine geçip gitmişti ki herkes kaç günü kaldığını bile unutmuştu yeni gelen askerler arasında bir tane çavuş adayı vardı.
Bölük komutanı hem Yakup u hem de yeni gelen onbaşıyı odasına istetti.
Birlikte yüzbaşının makamına vardılar tekmil verdiler.
Yüzbaşı Yakup oğlum bir yılı aşkın süredir birlikteyiz ben askerliğim boyunca senin kadar dürüst senin kadar başarılı bir askerle karşılaşmadım hem defalarca operasyona katıldık Allah’a şükürler olsun ki bir askerimizin bile burnu kanamadı.
Şimdi senden isteğim al bu çavuş adayını bir Türk askeri nasıl olunur öğret.
Malum askerliğin az kaldı daha gidip ev yapacaksın bana senin gibi asker lazım diyerek gurunu okşadı.
Yakup önce üzerinde zimmetli bulunan bazı teçhizatları devretti ardından  takımın idaresiyle ilgili konuları anlattı burada askerliği ve hayatı ciddiye alacaksın eğer ciddiye almaz isen kör kurşunlar seni ciddiye alır haberin olsun diye de tembihledi. Ne var ki karşısındaki kişi Ali Ağam söylüyor kulağım dinliyor gibisine davranıyordu.
Son on günü kalmış gece koğuşta bile araziyi anlatmakla meşgul idi.
İki gün kala teslim ettiği mühimmat deposunun kapısının açık olduğunu fark etti.
Hemen onbaşıyı buldu depoya getirdi kapıyı kapattı öfkesi gözlerinden okunuyordu.
Ya kardeşim sen bu kapıyı nasıl açık bırakırsın burayı bakkal dükkanımı sanıyorsun.
Buradan bir kasatura çalınsa senin askerliğin bitmez diyordu ki çömez onbaşı sanane ya sorumluluk benim devrini yapmışsın ne karışıyorsun diye çıkıştı.
Yakup çavuş neye uğradığını şaşırdı ne yapacağını bilemez olmuştu. Gidip komutana söylese arkadaşını ispiyonlamış olacak çaresiz sustu.
Kalan iki gün kimselerle konuşmadı hatta öylesine üzgündü ki yemek bile yemedi.

Teskere günü gelip çatmış  sivil elbiselerle önce takım arkadaşlarıyla tek, tek helalleşti daha sonra bölük komutanının karşısına çıktı.
Yüzbaşı Yakup a sarıldı alnından öptü bak Yozgatlı Yakup burada başarı sağ salim evine dönmektir ne mutlu ki sen bunu başardın her zaman seni gururla anacağım anlatacağım sende arada hatırımızı sorarsan sevinirim. şimdi söyle bakalım paran pulun var mı?   
Yakup komutanına var komutanım deyip teşekkür etti elini öptü  oradan ayrıldı.
Memleketine vardığı günün ertesi kazmayı küreği alıp işe koyuldu hoş geldine gelenleri bile damda ağırlamak zorunda kaldı on, on beş gün çalıştı konu komşuda yardımını esirgemedi kar düşmeden çatıyı tamamlamıştı.
Ama Yakup ta bir tuhaflık vardı yüzü hiç gülmüyor kimselerle şakalaşmıyor hatta soru sorarlarsa yanıt alabiliyorlardı.
Annesi, kardeşi, hatta arkadaşları bile üzerine titriyor anlamaya çalışıyorlar ama nafile.
Köyde kimi kara sevda diyor kimi askerde korkmuştu bir korkuluğu tuttun  diyor herkes  Yakup için bir şeyler yapmaya çalışıyor ama Yakup un durumu hiçte iyiye gitmiyordu.
Yakupla birlikte asker olan tertipleri kırk gün sonra teskere alabilmişlerdi Yakup hakkın da duyduklarına inanamadılar.
Ziyaretine gelen bir arkadaşı yakubun durumunun anlatıldığından da kötü durumda olduğunu gördü ve çok üzüldü.
Ama üzüntüsünü belli etmemek içinde eskiden olduğu gibi davranıyor sözlü şaka ve esprileriyle güldürmeye çalışıyordu.
Hadi biraz gezelim deyip koluna girdi biraz nazlandı ama ısrarına da dayanamadı.
Söz askerlikten açıldı
Arkadaşı Mahmut Ankara da yapmıştı askerliğini ne kadar disiplinli bir askerlik yaptığından bahsediyordu botlarını boyamadığı için nasıl dayak yediğini anlattı.
Yakup sen ne diyorsun bilader diyerek söze başladı biz silah seslerinden gözümüzü kırpmadığımız gibi yinede ne sakal tıraşımızı aksatırdık nede botlarımızın boyasını. Defalarca çatışmalara girdik defalarca operasyona katıldık Allah’a şükürler olsun ki bir tek arkadaşımızın burnu bile kanamadı.
Arkadaşı Mahmut Yakup un dilini çözmüştü.
Ya kardeş kusura bakma ama sormadan da edemeyeceğim nedir senin bu halin? Eski Yakup tan eser kalmamış yoksa kız meselesi mi? 
Yok ya Mahmut nereden çıkarıyorsun zaten köyde herkes  bir şeyler uyduruyor sende onlardan biriymiş gibi davranma .
Mahmut şakayla karışık ulan hıyar seni tanımasam neyse sence bu halin normal mi? Derdin nedir ya benden bari saklama
Yakup başını öne eğer dudaklarında şu ibret verici sözler dökülür.
Mahmut biliyorsun ben çok zor bir yerde askerlik yaptım 55 kişilik bir takımım vardı sanki 55 kardeş gibiydik
Mahmut eee ne olmuş
Sözümü kesmeden dinlersen sevinirim  bu elli dört kardeşimle bir gün bile birbirimizi incitmedik ne var ki ben gelmeden takımın başına bir çavuş adayı geldi bütün zimmetimi ve sorumluluğumu bu adama bıraktım.
Teskereme iki gün kala mühimmat deposunun kapısını açık buldum.
Ve ben böyle bir sorumsuz adama 54 kardeşimi ve vatanımı emanet ettim bu yüzdende ne yapacağımı bilmez bir haldeyim.
Kimi kara sevdaya tutulduğumu söylüyor kimi askerde kafayı kırdığımı sanıyor belki bir isimde sen takarsın ama neyleyim ki ben buyum.
Arkadaşı Mahmut kıs, kıs güler ve boynuna sarılır. Madem herkes bir kulp taktı bende takayım bari (VATAN SEVDASI) der.
Osman Karaca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder