BİR MEZAR AĞLIYOR
Kaç
bayram geçti bilmem, yıllar oldu kimse gelmez başıma.
El açıp da bir fatiha okunmaz oldu mezar taşıma.
Evlat ecdada küsmüş,
El açıp da bir fatiha okunmaz oldu mezar taşıma.
Evlat ecdada küsmüş,
Unutulmuş
akraba,
hısım kimse bakmaz olmuş ardına.
Ne varsa satıp savmış ecdadın emanetini.
Mahkum etmişler onları iki taş arasına.
Yılda birde olsa aslına dönmeyi zül saymış kendisine.
Garip kalmış o mefda, üzerini dikenler, çalılar bürümüş.
Yosun
Ne varsa satıp savmış ecdadın emanetini.
Mahkum etmişler onları iki taş arasına.
Yılda birde olsa aslına dönmeyi zül saymış kendisine.
Garip kalmış o mefda, üzerini dikenler, çalılar bürümüş.
Yosun
BİR MEZAR AĞLIYOR
Kaç
bayram geçti bilmem, yıllar oldu kimse gelmez başıma.
El açıp da bir fatiha okunmaz oldu mezar taşıma.
Evlat ecdada küsmüş,
El açıp da bir fatiha okunmaz oldu mezar taşıma.
Evlat ecdada küsmüş,
Unutulmuş
akraba,
hısım kimse bakmaz olmuş ardına.
Ne varsa satıp savmış ecdadın emanetini.
Mahkum etmişler onları iki taş arasına.
Yılda birde olsa aslına dönmeyi zül saymış kendisine.
Garip kalmış o mefda, üzerini dikenler, çalılar bürümüş.
Yosun tutmuş taşları üzerinde kuruyan gözyaşlarından.
Bir mezar ağlıyor sessiz ve derinden.
Bu nasıl bir nesil, bu nasıl bir nefermiş,
Ne varsa satıp savmış ecdadın emanetini.
Mahkum etmişler onları iki taş arasına.
Yılda birde olsa aslına dönmeyi zül saymış kendisine.
Garip kalmış o mefda, üzerini dikenler, çalılar bürümüş.
Yosun tutmuş taşları üzerinde kuruyan gözyaşlarından.
Bir mezar ağlıyor sessiz ve derinden.
Bu nasıl bir nesil, bu nasıl bir nefermiş,
Gider
de
dönmez seferinden.
Kerpiç olup örüldüğü, mertek mertek döşediği, sevgi ile süslediği o haneler viran olmuş.
Şimdilerde buralara ya baykuş tünemiş ya da yad, yaban tütdürür olmuş.
Tek umudu bir rahmet, bir avuç Fatiha,
Her bayram umudu hüsranla son bulmuş
Sessiz çığlıkları çınlar o mezarlıklarda.
Ey evlat Bir zamanlar bende vardım bu yalan dünyada.
Benimde neslim vardı kaşık çalan soframda.
Unutmadım sen gibi ne aslımı, ne neslimi.
Yıllardır bir mezar ağlıyor burada bir türlü duyuramamış sesini.
Bir mezar ağlıyor ahu zar ile
Kerpiç olup örüldüğü, mertek mertek döşediği, sevgi ile süslediği o haneler viran olmuş.
Şimdilerde buralara ya baykuş tünemiş ya da yad, yaban tütdürür olmuş.
Tek umudu bir rahmet, bir avuç Fatiha,
Her bayram umudu hüsranla son bulmuş
Sessiz çığlıkları çınlar o mezarlıklarda.
Ey evlat Bir zamanlar bende vardım bu yalan dünyada.
Benimde neslim vardı kaşık çalan soframda.
Unutmadım sen gibi ne aslımı, ne neslimi.
Yıllardır bir mezar ağlıyor burada bir türlü duyuramamış sesini.
Bir mezar ağlıyor ahu zar ile
Taşları
yosun
tutmuş.
Taşını yapan usta isim yazmayı unutmuş.
Suyu çekilmiş bir değirmen gibi, ark bozulmuş, çark kırılmış.
Belki yüz yıl geçmiş belki de daha önceydi tüm ayaklar çekilmiş.
Duymadı mı o nesil “her Nefis Ölümü Tadacaktır” ayeti kerimesini
Kul olmuş insan nesli doymayan nefsine.
Ne varsa satıp savmış, dünyayı ölümsüz, ömrünü sonsuz sanmış.
Adem oğlu topraktır bir gün döner aslına.
Kiminin göğsünde güller açar kimi gözyaşı döker iki taş arasında.
Geçmişini unutanlar bir gün varır da huzura,
Taşını yapan usta isim yazmayı unutmuş.
Suyu çekilmiş bir değirmen gibi, ark bozulmuş, çark kırılmış.
Belki yüz yıl geçmiş belki de daha önceydi tüm ayaklar çekilmiş.
Duymadı mı o nesil “her Nefis Ölümü Tadacaktır” ayeti kerimesini
Kul olmuş insan nesli doymayan nefsine.
Ne varsa satıp savmış, dünyayı ölümsüz, ömrünü sonsuz sanmış.
Adem oğlu topraktır bir gün döner aslına.
Kiminin göğsünde güller açar kimi gözyaşı döker iki taş arasında.
Geçmişini unutanlar bir gün varır da huzura,
Yapışır
ecdadı
onun iki yakasına.
O da yerini alır bir gün garipler sofrasında.
Tüm garipler için Bir Rahmet, Bir Fatiha yollayalım bu bize farz olmasa da.
Osman Karaca
O da yerini alır bir gün garipler sofrasında.
Tüm garipler için Bir Rahmet, Bir Fatiha yollayalım bu bize farz olmasa da.
Osman Karaca
tutmuş taşları üzerinde kuruyan gözyaşlarından.
Bir mezar ağlıyor sessiz ve derinden.
Bu nasıl bir nesil, bu nasıl bir nefermiş,
Bir mezar ağlıyor sessiz ve derinden.
Bu nasıl bir nesil, bu nasıl bir nefermiş,
Gider
de
dönmez seferinden.
Kerpiç olup örüldüğü, mertek mertek döşediği, sevgi ile süslediği o haneler viran olmuş.
Şimdilerde buralara ya baykuş tünemiş ya da yad, yaban tütdürür olmuş.
Tek umudu bir rahmet, bir avuç Fatiha,
Her bayram umudu hüsranla son bulmuş
Sessiz çığlıkları çınlar o mezarlıklarda.
Ey evlat Bir zamanlar bende vardım bu yalan dünyada.
Benimde neslim vardı kaşık çalan soframda.
Unutmadım sen gibi ne aslımı, ne neslimi.
Yıllardır bir mezar ağlıyor burada bir türlü duyuramamış sesini.
Bir mezar ağlıyor ahu zar ile
Kerpiç olup örüldüğü, mertek mertek döşediği, sevgi ile süslediği o haneler viran olmuş.
Şimdilerde buralara ya baykuş tünemiş ya da yad, yaban tütdürür olmuş.
Tek umudu bir rahmet, bir avuç Fatiha,
Her bayram umudu hüsranla son bulmuş
Sessiz çığlıkları çınlar o mezarlıklarda.
Ey evlat Bir zamanlar bende vardım bu yalan dünyada.
Benimde neslim vardı kaşık çalan soframda.
Unutmadım sen gibi ne aslımı, ne neslimi.
Yıllardır bir mezar ağlıyor burada bir türlü duyuramamış sesini.
Bir mezar ağlıyor ahu zar ile
Taşları
yosun
tutmuş.
Taşını yapan usta isim yazmayı unutmuş.
Suyu çekilmiş bir değirmen gibi, ark bozulmuş, çark kırılmış.
Belki yüz yıl geçmiş belki de daha önceydi tüm ayaklar çekilmiş.
Duymadı mı o nesil “her Nefis Ölümü Tadacaktır” ayeti kerimesini
Kul olmuş insan nesli doymayan nefsine.
Ne varsa satıp savmış, dünyayı ölümsüz, ömrünü sonsuz sanmış.
Adem oğlu topraktır bir gün döner aslına.
Kiminin göğsünde güller açar kimi gözyaşı döker iki taş arasında.
Geçmişini unutanlar bir gün varır da huzura,
Taşını yapan usta isim yazmayı unutmuş.
Suyu çekilmiş bir değirmen gibi, ark bozulmuş, çark kırılmış.
Belki yüz yıl geçmiş belki de daha önceydi tüm ayaklar çekilmiş.
Duymadı mı o nesil “her Nefis Ölümü Tadacaktır” ayeti kerimesini
Kul olmuş insan nesli doymayan nefsine.
Ne varsa satıp savmış, dünyayı ölümsüz, ömrünü sonsuz sanmış.
Adem oğlu topraktır bir gün döner aslına.
Kiminin göğsünde güller açar kimi gözyaşı döker iki taş arasında.
Geçmişini unutanlar bir gün varır da huzura,
Yapışır
ecdadı
onun iki yakasına.
O da yerini alır bir gün garipler sofrasında.
Tüm garipler için Bir Rahmet, Bir Fatiha yollayalım bu bize farz olmasa da.
Osman Karaca
O da yerini alır bir gün garipler sofrasında.
Tüm garipler için Bir Rahmet, Bir Fatiha yollayalım bu bize farz olmasa da.
Osman Karaca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder